Yan yana geldiklerinde annelik ve mucize kelimeleri kadar anlamlı bir bütünlük sağlayan başka kelimeler yoktur sanıyorum. Annelik başından olmayan sonuna muhteşem bir olgu iken mucize kelimesi annelerin başardıklarını tanımlamakta zaman zaman az bile kalır.
Mucize; insanları kendisine hayran bırakan, akıl yoluyla açıklanamayan, doğaüstü olay veya varlıkları tanımlamak için kullanılan bir kelimedir. Annelik ise bir bebeğin doğurarak dünyaya gelmesini sağlamak ve onu yetiştirmek, eğitmek, öğretmek, bakmak demektir. Annelik yapabilmek için illaki bir çocuğu doğurmaya gerek yoktur. Kendin doğurmadığın bir çocuğu sevmek, sahiplenmek, korumak kollamak da ona annelik yapmaktır.
Anneler evlatları söz konusu olunca birer aslan kesilir, olmayanı oldurur, dolmayanı doldurur, kendinden ve hayatından büyük fedakarlık yapıp çocuklarını büyütürler.
Çocuklarının kılına gelecek zarar onlar için keskin kılıç gibidir; hiç gözlerini kırpmadan bu kılıcın önüne atlayıverirler. Çocuklarının önüne çıkan her türlü engeli aşmak için büyük çaba gösterirler ve bunu da ne pahasına olursa olsun başarırlar.
Anneler yorulmak nedir, açlık nedir bilmez. Dinlenmek onlara göre değildir.
Hele ki engelli çocukları varsa anneler daha bir yiğit daha bir gözü pek ve yorulmaz olurlar.
Anneler çok meslek sahibidir; bir meslek onlara asla yetmez.
Bir çocuk kaç yaşına gelirse gelsin annesinin gözünde minnacık bir bebektir ve bebeğinin damarlarından akan kanı bilirler. O yüzdendir dışarılarda koltuklarını kabartarak gezen koca koca adamların annelerinin yanında kuzu kesilmeleri.
Annelik ölünce de bitmez, evlatları annelerinin kulaklarına küpe yaptıkları sözlerini ömür boyu hatırlar; annem olsaydı böyle yapardı derler, ona göre hareket ederler.
Evlatları zor zamanlar yaşarken rüyalarına bile girip destek olurlar.
Bunların hepsi birer mucize değil de nedir?
Anneliğin olmayan sonu dedik, umarım anlatabilmişizdir…